Kuru rüzgârda çatlamış dudaklarımız
yalnız tütüne alışabilmişti.
İki sevgi sözcüğü söylese, kanayacak sanki;
bu mahsul vermez topraklar gibi.
Sadece önümüzü görmekten,
taşları ezberledik cami yollarındaki.
“İnşallah, maşallah, barekallah…”
Fakat hangimiz tefekkür edebilirdi
bu çıplak dağlara bakarak?
Zaman geldi ve geçti, göremedik ama fark ettik:
boylarımız büyüklerimizi, fikirlerimiz tepeleri aşmıştı.
İnandık, zinciri kıran biz olacaktık.
Yaşsız gözlerle öldürdük babalarımızı.
Lâkin yoktu mahzenlerimizde kürek
ne kadar denesek de, gömemedik.
Ve zincirler yeniden şakırdadı.
Comentarios