top of page
Ara

Mavi Nokta

Hüseyin Erken

Boşluk parçalarından gelen hiçlik adeta evrenin her ücrasına yayılıyor kendini zamansız ve mekansız bir yerde var ediyor. Adı yok oranın, isimsiz demek bile bir anlam yükler oraya, hiçbir varlık hiçbir yokluk dokunamıyor oralara. Ne dendiğini bilmiyorum, bir şey denilebilip denilemeyeceğini de bilmiyorum, orayı anlatmaya bir şey bulamıyorum. Her şey bir yerlerden bulanık bir şekilde, karanlıktan karanlık fışkırtırcasına süzülüyor. Önce neyin var olduğunu bilmiyorum, kendisi bile bilmiyor ne olduğunu, hiçlik hiçliğe boğuluyor, varlıkçılık oynuyorlar. Tuhaf bir şekilde, tuhaf şeyler oluyor… Sayısız hiçlik bir araya geliyor, trilyonlar az kalıyor, istediğin kadar sayıları silsen bile azaltamıyorsun. Sonsuzluk ifadesi anlatamıyor sayıları, sayı oluyor o sayı; akla gelemeyen, hayal edilemeyen bir sayı. Sayıların küçük mü büyük mü olduğunu bilmiyorum belki etkisiz elaman oluyor çarpmadaki ama nasıl olurda etkisiz bir şey etkiler etkisizlikleri ve etkiler etkisizi, kendini. Birbirlerine sanki ölüyorlarmış gibi, yoklarmış gibi çarpışan şeyler bir var ediyor sonra yok ediyor kendilerini. Artık onlar yoklarmış gibi değil de yok oluyorlar önce var olarak. Yokluk için varlık gerekli olduğundan önce var ediyorlar hiçliği, adına hiçlik denilebiliyor hiçlik var olunca. Hiçlik boşluğa dönüşüyor sonra, evet boşluk tanelerine: Hepimizde olan o şeylere. Sonra bir kıvılcım parlıyor karanlıkta, bir göz olsa kör olurmuş o ışıktan öyle bir karanlık, gözleri karartır karanlığın olduğunu bile unuturmuş o gözler öyle ki sanki hiç göz denilen şey olmamış gibi olurmuş. Böylelikle ilk kıvılcım ateşe dönüşüyor ve var ediyor bir şeyleri. Her şey gelmekte bir şeyden ve etmekte başka şeyler o yüzden farklı değildir diğer şeyler, diğer şeylerden ne kadar fark edilse de farklı gözükse de. Çünkü kimse bilmez bir şeyin diğer şeyleri nasıl gördüğünü ancak algılarlar diğer şeyleri kendi şeylerini gördükleri gibi, örnek verdim somutlaştırmak için sonra baktım her şeyi anlatır cümleler o halde ne gerek bir elmanın ikiye yarılmasına dedim içimden. Bırakalım sevişsinler okuyanların bıçaklarıyla, elmayı ikiye bölen…


Şeycikler birikintisi oluşur ve biz, aslında bu evrenin oluşum aşaması değildir çünkü an vardır sadece an. Ne gelecek ne geçmiş yoktur, yokluklar yine de vardır bazı şeylerin gördüklerinde, yok bu yüzden vardır. Tüm anlar aynı anda yaşanır, yaşandığı sanılır. Ben öldüm mesela, 76’sına çokta geldi yaşım ve ben öleli çok oluyor, her hücrem şey olup, şeycikler olup, biri oluyor, birileri oluyor, tuhaf oluyor. Her şey bu anda yaşanıyor. Yarının akşam yemeklerini birileri sabırsızlıktan şimdi yiyor, biri, birilerini izliyor. Üç saatlik bir filmin başı ve sonu aynı anda yayınlanıyor ama birileri çıkıp da demiyor, diyemiyor bizler andayız, şu anda, işaret edilemeyen tarifi olamayan, kavram gibi düşüncesine yaklaşılamayan bir şeydeyiz. Bu şu an, bir şey bizim anlayamadığımız bir şey. Biri, birileri kırmızı noktalara dönüşüyor ve bütün kırmızılıklar mavi bir nokta oluyor. Biri ve birileri, bir oluyor mavi noktada. Bir varmış bir yokmuş… Bir diyorlar, zamirsizlik anlarına yaklaştıklarını, onu kavramlaştırdıklarını düşünerek, düşünce katili oluyor tüm kırmızı noktalar yine de keyif alıyorlar algılanmış, yalan dolan belki gerçek belki hayalleşmiş gerçeklerden. Evrende var olan her şey ve yok olan her şey mavi noktanın içinde gerçekleşiyor veya evrenlerde…Mavi noktanın dışını bilmiyoruz, üstüne hiç ölmeyecek gibi konuşsak da söyleyebileceğimiz en büyük cümlelerden biri mavi noktanın dışıdır, dışındaki şeyi anlatmaya çalışırsak.


Kavram bile tuhaf kalıyor, onun dışında ki onu kavramsallaştırmaya çalıştım. Sonra mercekler yeni doğmuş bir bebeği işaret ediyor, onun hücrelerine kadar iniyor ve mikroskobik bir ölçüyle inceleniyor bir bebeğin hücreleri, hücreler küçücük parçacıklardan oluşuyor, koca bir deniz küçücük oluyor bir bebeğin içinde. Koskocaman dünyalar bir araya gelip yeni bir dünya oluşturuyor. Kırmızı kan hücreleri akıyor bedeninin içinde ilk nefesle mavi bir noktaya dönüşüyor, yaşadığını seziyor. Hayaller dünyasına girip sanatçı oluyor, sanatın acısı fazla geliyor ve ağlıyor. Gözyaşları dökülüyor akciğerlerinden birer birer. Ölüm doğuyor, koskocaman denizini andıran hücreleri; boğulup, boğulup, öldüğünü unutan akciğerleri hayata dönüyor. Akciğerleri dumanla doluyor ne kadar temizse o kadar temiz üflüyor diğer mavi noktaların üstüne. Kırmızı noktalar birleşip hayat buluyor mavi noktada, mavi nokta yaşamı simgeliyor adeta, şeyciklerden olma bir şey. Mavi nokta hükmediyor kırmızı noktalara. Tuhaf bir şekilde birbirine bağlı iki şey gibi oluyorlar, biri olmadan birileri olamıyor ve kendilerine bir diyorlar. Bir varmış bir yokmuş. Mışçılık oynuyorlar şimdi sanki özgürlermiş gibi.

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Gece Gezintisi

Buradan

Sizin olsun

Comments


© Copyright

© 2023 by Turning Heads. ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu

bottom of page