Ah Canım Maria,
Sana olan hislerimi keşke yüzüne de söyleyebilseydim. Vatanımızın toprakları senin ülkenin
askerleri tarafından paramparça edilirken sana karşı duygular beslemem hiç adil değildi. Ama senin o çocuksu bakışlarını görüp de içine düşmemek imkansız olsa gerek. Lütfen bana kızma Maria’m. Bu olanlar sadece benim elimde değil. Keşke öyle olsaydı. Bu durumlara düşmez aramıza umutsuz sokaklar, mutsuz dağlar, belirsizlik içindeki devletler girmezdi. O pazar günü iskele başında seni çok bekledim. Belki saatlerce bekledim ama bana yıllar gibi geldi. Oraya niye gelmediğini belki de hiç öğrenemeyeceğim. Aklıma bazı şeyler gelmiyor değil ama senin ağzından duymadıkça anlamsızlar. Gerçekten istediğin bana bunca acıyı yaşatmak mıydı? Öyleyse başardın. Seninle gelmememin sonuçlarına burada tek başıma katlanıyorum. Hayır hayır ne saçmalıyorum ben zaten gitmek gibi bir seçeneğim yoktu. Beni anlamalısın. Vatanımı bu şekilde bırakıp gidemezdim. Yaralı çocuklar, iyileşmeyi bekleyen askerler, vebalılar… Hepsinin bana ihtiyacı vardı. Benimse sadece sana…
O kasabaları birlikte gezdik. Vatanları ellerinden alınmak istenen çocukları , yavrularını ölüme
göz göre göre gönderen anaları, ellerindeki varı yoğu veren o insanları, canlarını nasıl dişlerine taktıklarını birlikte gördük. O hatıralar beni ne kadar etkilediyse eminim seni de o kadar etkiledi. O pamuk ellerin savaş yaralarını saramayacak kadar hassastı. Kendi yurttaşlarının açtığı yaraları sarmaya sen çalışmadın mı? Birlikte başarmadık mı? Oradaki insanları hayata biz bağlamadık mı? Söyle bana Maria’m. Belki milyonlara değil ama yüzlerce insanın hayatına dokunmadık mı?
Başlarda seni de o işgalcilerden sandığımdan sana hak etmediğin cümleler sarf etmiş olabilirim. Ama sonra sana söylediğim tüm sözler için pişman oldum. Geceleri gözlerime uyku bile girmedi. Uykusuz kaldığım o gecelerde senden nasıl özür dileyeceğimi düşündüm. Tabii önüne gelip de gözlerinin içine bakınca aklımda ne varsa hepsi uçtu. Savaştan bitkin düşmüş, hayattan beklentisi kalmamış bir doktoru sen hayata bağladın. Bundan haberin var mıydı Maria’m? Seni hiç anlamadığımı düşündün ama ben seni anlıyordum hem de herkesten çok. Sana şiirler yazdım belki bir gün bulursun diye. O şiirleri gözlerinin içine bakıp da okuyamadıktan sonra kalan şeylerin ne önemi vardı? Ben ülkenin geldiği vaziyet sonucunda olgunlaşmak zorunda kalmıştım sense kendi kendini yetiştirmiştin. Daha 30’larımızın başında olmamıza rağmen ikimiz de yaşlanmıştık. Bu hayat bizi yormuştu. Geçmişte ya da gelecekte ya da çok başka yerlerde farklı koşullar altında tanışmayı ne kadar çok isterdim tahmin bile edemezsin. Her gün ayrı bir korku ile uyanmaktan
bıkmıştım, ta ki seni tanıyana kadar. Bu buzlaşmış ruhumu sen çözdün ama o kalpteki yerini asla göremedin. Ben de çok isterdim gözlerinin içine bakarak seni seviyorum demeyi. Ama olmadı, yapamadım, korktum. Reddedilmekten değil sana hak ettiğin değeri verememekten korktum. Anlıyorsun değil mi beni Maria? Eskiden her sabah uyandığımda ölüm korkusu alırdı beni. Acaba bugün baskına uğrayacak mıyız , gene kaç kişi ölecek ,hastaneye kaç yaralı gelecek, kaç çocuk yetim kalacak hatta yaşamını yitirecek diye içim içimi yerdi. Savaş bitti. Ama hangi savaş? Devletlerin insanları düşünmeden sadece çıkarları için yaptıkları savaş bitmişti. Ama içimizdeki savaşlar halen fırtınalar koparıyordu. İşte onların da asla anlayamayacakları şey buydu. Belki artık ölüm korkusu ile uyanmıyordum ama daha beter bir korku ile uyanıyordum. Beni hatırlayıp hatırlamadığını bile bilmiyordum. Ya beni unuttuysan? Bundan daha büyük bir korku yaşamadım.
Ah canım Maria’m şunu asla unutma seni çok sevdim, seviyorum ve seveceğim son nefesime
kadar. O da çok uzak durmuyor. Bir daha karşılaşır mıyız bilmiyorum. Bu mektup eline geçer mi onu da bilmiyorum. Bu illet hastalığı atlatabilir miyim onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da hiçbir hastalığın ya da korkunun sensizlik ile kıyaslanamayacağı. Beni unutma olur mu?
Seni canından bile çok seven Kemal
Comments