top of page
Ara
Ali Haydar Rahbay

Gitme Diye

Yükselir göğün sınırları, çelik kazanların altında tütün dumanları , ve küf tutan hayallerin üstü bir umutla yağlı

Kar tutar bahçeler, akıl ilim tutar, ben kaygı duyarım, bir felaket doğar uzaklarda, alışkanlık anlarım.

Yol uzun, dağlarda kar kış kıyamet, aşksız kentlerde bir an bir yıldır, bilinir elbet,

Kuzeyde,gençlik yaşlanır; cluplar, publar azalır; duyulmayan sesler çoğalır ve an be an yaşanır hayatlar,

Güneyde, bir tekstil fabrikalası çöker ölürüz, sudan sebepten ölürüz, kanı duyar susar ve ölürüz

Gemiler petrol taşır, trenler hayvan taşır, uçaklar yolcu taşır, yani hepsi meşgul, yani hepsinin işi tonla

Arabalarda kayış kopar, atların tay doğurma ayıdır, bahar bahçe çiçek açar, ceylan yontar doyarız, güvercinleri ya sembollerde ya da bir muhabbetin içinde anarız

Eskisi gibi yok, kapı kapı dolaşan üniformalı memurlar ve haber taşıyan mektuplar

Posta kutularında su faturaları, elektrik faturaları, bir de tebligatlar

Gazete küpürleri kesilmiş, dergiler yaşlı bir koleksyoncunun elinde tutsak

Kulaklar sapkınlaşmış, gözlerde zehir zemberek bir gece

Gönül kuyumda yankılanır bir umutsuz hece “Git-me” diye

Uydular düşsün bir akşam, ekranlar kararsın, algoritmalarda bir tuhaflık aransın

Nallara bir yumuşaklık katılsın, nasırlaşmış rahimler çözülsün de anaların ağıtları azalsın.

“Ben dalgınım, sessizlik düşündürür, buğulu hatıraları gerçeğe büründürür

Sen sulak topraklar misali ıslak ve bereketlisin, ”

Susuzluktan prensesler ölsün, çığlığını duyanlar olmasın

Katedrallerin bile çanı çalmasın, ya müezzinlerin o tiz sesleri bir kuyuda da mı yankılanmasın?

Duyulmasın diye sesler, çağdaş devirlerde komik olsun ölümler,

Bir nesil yetişsin şöyle dinsiz, şöyle hülyalı, şöyle aklı fikri katransız.

“Kaburgalarımda debelenir bir titrek endişe, sen suskun, sen sessiz, ben çaresiz

Tüm suçlara göz yumdum, bilinmez gerçekler duyulmasın diye

Sen soluksuz ve koşmaya tutkun, yorgunsun, durgunsun.

O halde oturmalı ve kan tadında, sis kuytusu geceyi beklemeli”

gözlerde damla damla stranlı bi ıslaklık

sırtlarda oynaşan lakırdılı armoniler,

ölümle gömülür çığlıklar ve iç çekmeler

“Kasığımdaki bi külçe demirdendir bu tökezlemem

Bana üzüm çöpünden de olsa bir dal uzat, düşecem

Ve bu kör kuyunun sonuna belki de gözlerimde bir perdeyle inecem .”

Sabredişin yeşeren fidanları, sararan acı duyuları, bir boyun bağı gibi karşı koymalar ve bu uğurda onca ölü, onca yaralı

Duyulmasın diye sesler, duyulmasın diye sesler


52 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Gece Gezintisi

Buradan

Sizin olsun

Comments


© Copyright
bottom of page