Yükselir göğün sınırları, çelik kazanların altında tütün dumanları , ve küf tutan hayallerin üstü bir umutla yağlı
Kar tutar bahçeler, akıl ilim tutar, ben kaygı duyarım, bir felaket doğar uzaklarda, alışkanlık anlarım.
Yol uzun, dağlarda kar kış kıyamet, aşksız kentlerde bir an bir yıldır, bilinir elbet,
Kuzeyde,gençlik yaşlanır; cluplar, publar azalır; duyulmayan sesler çoğalır ve an be an yaşanır hayatlar,
Güneyde, bir tekstil fabrikalası çöker ölürüz, sudan sebepten ölürüz, kanı duyar susar ve ölürüz
Gemiler petrol taşır, trenler hayvan taşır, uçaklar yolcu taşır, yani hepsi meşgul, yani hepsinin işi tonla
Arabalarda kayış kopar, atların tay doğurma ayıdır, bahar bahçe çiçek açar, ceylan yontar doyarız, güvercinleri ya sembollerde ya da bir muhabbetin içinde anarız
Eskisi gibi yok, kapı kapı dolaşan üniformalı memurlar ve haber taşıyan mektuplar
Posta kutularında su faturaları, elektrik faturaları, bir de tebligatlar
Gazete küpürleri kesilmiş, dergiler yaşlı bir koleksyoncunun elinde tutsak
Kulaklar sapkınlaşmış, gözlerde zehir zemberek bir gece
Gönül kuyumda yankılanır bir umutsuz hece “Git-me” diye
Uydular düşsün bir akşam, ekranlar kararsın, algoritmalarda bir tuhaflık aransın
Nallara bir yumuşaklık katılsın, nasırlaşmış rahimler çözülsün de anaların ağıtları azalsın.
“Ben dalgınım, sessizlik düşündürür, buğulu hatıraları gerçeğe büründürür
Sen sulak topraklar misali ıslak ve bereketlisin, ”
Susuzluktan prensesler ölsün, çığlığını duyanlar olmasın
Katedrallerin bile çanı çalmasın, ya müezzinlerin o tiz sesleri bir kuyuda da mı yankılanmasın?
Duyulmasın diye sesler, çağdaş devirlerde komik olsun ölümler,
Bir nesil yetişsin şöyle dinsiz, şöyle hülyalı, şöyle aklı fikri katransız.
“Kaburgalarımda debelenir bir titrek endişe, sen suskun, sen sessiz, ben çaresiz
Tüm suçlara göz yumdum, bilinmez gerçekler duyulmasın diye
Sen soluksuz ve koşmaya tutkun, yorgunsun, durgunsun.
O halde oturmalı ve kan tadında, sis kuytusu geceyi beklemeli”
gözlerde damla damla stranlı bi ıslaklık
sırtlarda oynaşan lakırdılı armoniler,
ölümle gömülür çığlıklar ve iç çekmeler
“Kasığımdaki bi külçe demirdendir bu tökezlemem
Bana üzüm çöpünden de olsa bir dal uzat, düşecem
Ve bu kör kuyunun sonuna belki de gözlerimde bir perdeyle inecem .”
Sabredişin yeşeren fidanları, sararan acı duyuları, bir boyun bağı gibi karşı koymalar ve bu uğurda onca ölü, onca yaralı
Duyulmasın diye sesler, duyulmasın diye sesler
Comments