İnsan yüzlerinden,
Çelik sesleri gelmiyor niyeyse
Hummalı yılgınlıklarla kaynayan gözlerim
Bunu elbet garip buluyor
Yakarılan dilekleriyle insanlar işte böyle
Çelikten
Hâlî.
Bu sebepten gereksinimler değişiyor
Veya değişen her şey gereksinim oluyor
Böylesi cansızlık içinde safsatalardan sonra yine
Hepsi nasıl bulduysa o suratları
Aynen devam ediliyor ve
İnsan yüzlerinden çelik sesleri,
Niyeyse.
Ama ben esirsiz mi bıraktım ki gözlerimi
Aşk rahvanca rahvan talazlanmasın içimde
Dörtnal,benim için bir Ahıska yırlaması olmasın
Sedasız ve insan yüzleri geceleri ölmeksizin var oluyorsa
Benim umurum mu sanki
Dert edinmiyorum bana ait olmayan kirden nefesleri hayır
Dünyaya yetimliğin neden yetmediğini bilmiyorum
Beni yıprak omuzlarla resmeden
Ve pazularında epeski bir gücü sulayan taşkınlarla
Yanlış yerde yılladığım o dünyaya
Fakat,durma bunları düşünme
Hızlan ve çabuklaştır gözlerini kıpratan her anı
Beni harlı harmanlı bir hale yor
Ve yüzüme bir takıl şöyle:
Çelik sesleri.
Bitmiyorum artık,bizâtihi zorum
Kaç yol kıtı kıtına konuştuysam bu onulmaz dünyada
İnsanı sökükleriyle denk tutan
Terütaze yüzüme ilmek ilmek dönen dünyada
Onca kavruk lafın ardından şimdi
Göğsümün yani şimdisinde
Sağı solu ötleğen kuşlarıyla uçan bir sel hissediyorum
Bu sel,bu kıvanma ki sürekli veriliyor bana
Veriliyor bileklerime çifter ten çifter acı kuvvet
Babaların saplantılı hatırasıdır dünyayı kopturan yağma ve yel
Yetimlik başa vurunca insanın söyleyeceği tutar
-Çocuğun hiç değil-
Ben ve insan yüzlerinden çelik sesleri niyeyse
Birbirimize kızgındık hep
Yanaklarım al al oluverdi sonra benim
Gören Erzurum’a benzetti
O zaman,olduğum sesi elimde bir tuttum
Onu yetenekle müsavi bir usta marangozun değil
Elleri kıymıktan geçilmeyen
Ömründe yalnızca kendi ellerini bir an bile olsa geçmek isteyen bir çırağın yaptığı
Cevizden bir masanın üstüne bırkatım,uğraşı olduğum sesi
Çırağın,çelikten düğmeleri vardı
Yüzüne baktım,yüzlerimize baktık
O ceviz masada bekletirken düşünüyordum cezası bellendiğim sesi
Bir ün müydü bu,seda mıydı
Beni şafaklar arasında susatacak kadar canı var mıydı
Hem,
Elli kiloluk çuvalın sırtımda bulduğu ses
Yere düşen birkaç soğanınkinden daha tok değil miydi sanki
Taşıdıkça taşımak gibi bir şey işte
Bir soru sor
Kendi cevabını sırtlan
Gözlerimi sakinledim
Kuruluğunu gökmen sabahlara çevirdim gözlerimin
Yeni bir bakmakla sesime
Konuşmaya değer mi diye hançeremi tartışırken
Ve bütün soluklarımı sınarken astım
İnsanda bet beniz kalmış mı diye toprağı yokladığımda
İnsanda ya çelik sesleri?
Gördüm ki ve öfke savrulup durdu
Umulmadık bir zerk edişle sıvazlandı göğsüm
Bir öfke,baştan başa o yalım
Kuşları dünyadan dünyaya uğratıyor kokusu
Atları asil bir soya bağlayıp
Beni yorga giden rüyalara iteliyor
Ve dünyayı
Kanlı canlı bir dünya olmaya davet ediyor
Bu öfke işte,başımdan aşan o yalım
Oğulluğun,razılığın kırıntılarından kotardı,kutsadı,nefeslendirdi
Bütün dirimlerimin çeliksi tutkusunu
Gırtlağımdan uğultular geldi
İnsan yüzlerinden,çelik sesleri gelmiyor yine
Ve nedenlerle uğraşmıyorum çünkü
Yalımıyla var olagelmiş bir öfkenin gözleriyim
Sesim değer midir konuşmaya,layıklık nedir diye düşünmem artık
Çünkü elleriyim,yalımıyla var olagelmiş bir öfkenin
Söylüyorum,daha söyle diyor çıraklar
Söylüyorum,söyle,söyle daha diyor gönencine varılmayan gece
Bütün yeryüzüne saçılan bir cümlem:
Ben genç değil miyim ki çalkanan gözlerimi taşırgılara boğmayacağım
Ölmeksiz yılkılardan ayrı olmak
Kan çanağına dönmemiş ne kadar göz varsa tümünün aksine
Çataksa benim çatağım gece
Ve hem
Bu söz durularak bitmeyecek
Çünkü itekleştik dünyayla
Bende çelik sesleri kaldı
Şedidlik omuzlarımı kavrayalı oluyor
Deşeledim,
Ve sarfetttim yontulmaz denen her günü
Nefeslerini aldım dünyanın astıma karşılık
Bir daha hiçbir cürete ihtiyacı olmasın diye bunca cüretlendim
Düzlüklerinde feveranlı doğrulmakların değil
Ve insan yüzlerinden çelik seslerinin
Sularında buram buram yılgıların gezdiği o dünyanın
Comments